29 Nisan 2016 Cuma

SİMURG YA DA ZÜMRÜD-Ü ANKA


Rivayet olunur ki;

Kuşların hükümdarı olan Simurg ( Zümrüd-ü Anka, Kaknus, ya da batıda bilinen adıyla Phoenix ), Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir.

Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.

Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi...

İstek,
Aşk,
Marifet,
İstisna,
Tevhid,
Hayret ve
Yokluk vadileri...


Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar.İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş... 


"Aşk Denizi’nden geçmişler önce...". 

"Ayrılık Vadisi’nden uçmuşlar..."
"Hırs Ovası’nı aşıp, kıskançlık Gölü”ne sapmışlar... "
Kuşların kimi Aşk Denizi’ne dalmış,
Kimi Ayrılık Vadisi’nde kopmuş sürüden...
Kimi hırslanıp düşmüş ovaya,
Kimi kıskanıp batmış göle...
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
Papağan o güzelim tüylerini bahane
etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
Baykuş yıkıntılarını özlemiş;
Balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.


Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi yok oluş’ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş...
Kaf Dağı’na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.


Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş:
Farsça Si, "otuz" demektir...
Murg" ise "kuş"...
Simurg'un yuvasını bulunca anlamışlar ki;
"Simurg - otuz kuş" demekmiş.
Onların hepsi Simurg'muş.
30 kuş, anlamışlar ki, 

aradıkları sultan,
kendileridir 

ve gerçek yolculuk, 
kendine yapılan yolculuktur...

Efsanenin üzerinden günümüz insanına baktığımızda, eş zamanlı olarak bizler de kendi öz benliğimizin farkına vararak, bilincimizde kim olduğumuzun farkındalığına uyanarak kendimizi yeniden var etmeye çalışmıyor muyuz? Bunun için önce kurban olduğumuzu farkedip, şaşkınlıkla uyanış ile kurban bilincini deneyimleyip, egolarımızı farkedip, onlarla başetmeyi öğrenip , yine yeniden ego benliğimizi yok ederek öz benliğimizi ortaya çıkarmaya çalışmıyor muyuz?

Her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Kendi içimizde bizi bize esir eden yanlarımızı farketmedikçe bunu başaramayacağız. Oysa ki şimdi, bu an her birimiz için kendi gökyüzümüzde uçmak zamanıdır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder