22 Ağustos 2016 Pazartesi

Nar Ağacı-Nazan Bekiroğlu

"Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim.
 Ben böyle çağırmasam sen öyle gelmezdin."


  Yazarın kalemi bunca güçlü olmasa,böylesi derin bir tarihi,aşkı,olayları ve duyguları anlatan bu zaman yolculuğunu öylesi sert ve sıcak iklimin buharlı yollarında,bazen kan ter içinde bazen üşüyerek,bazen aç kalarak ve hatta ölmeye bunca yaklaşmışken, bu kadar gerçekçi ve yaşayarak yapmak,bu duyguların etkisine girmek sanırım imkansızlaşırdı..Hep uzak bir geçmişe özlem duyarız ya hani,hep bizden önceki kimi bilindik hayatların hikayesine tanıklık etmek isteriz ya,hani o kadar tanıklık ki bu,o duyguları bire bir yaşamak,her bir karakterin başına gelen onca olaydaki davranışlarının neden'lerini ve nasıl'larını tam anlamıyla anlamak,kimi zaman hak vermek kimi zaman yermek ve belki de sorgusuz sualsiz sadece şahitlik etmek arzusuyla dolu güçlü bir özlem..

Bu bambaşka bir hikaye.
Bu öyle bir Settarhan ki..Ah! dedirtti her defasında..
Bu öylesi bir yolculuk ki,sizi alıp götüren,hep o zamanda yaşamak isteyip te sayfaları bitirmemek istercesine şu dünyaya geri gelmek istemediğiniz bir yolculuk..Ne varsa eskilerde var dediklerimizden..

Acı da olsa çetin de olsa,hepimizin hayatında olduğu gibi kimi zaman hep sil baştan başa sardığımız bir bilinmezin sağnağında ıslandığımız ve ne zaman durulacağını bilmediğimiz bir yağmur gibi olsa da hayat, ve fakat yine de "tüm hayatınızı yaşamadıkça kaderinizden şikayet etmeyin" dedirten bir teslimiyete adanabilen bir öykünün size bunca tesir etmesi, bir tefekkür zamanının daha geldiğini hissettiriyor..Bir süre daha kalırım o zamanın pek çok sahnesinde sanırım..Beynimin arka odalarında yer açıldı,gözlerimle ve ruhumla yaşadığım onca sahnenin fotoğraflarını biriktirdim usumda,o odalarda gezinmek üzere...

Yazara,bana hissettirdiği ve yaşattığı her şey için sonsuz saygı duyduğumu da söylemeliyim.Onunla birlikte bir gölge de ben oldum,bu mazinin ortağı oldum....

*"Ey sıkıntı şiddetlen, nasılsa geçeceksin."
Bir sıkıntının geçeceğine duyulan güven, ona dayanmanın tek çaresiydi...

*"Bazen en büyük hakikatlerin bilgisinin en büyük günahlarla yan yana durduğunu unutma Settarhan. Aşkın nizamı parçalanınca her şey göze abes görünmeye başlar.İnsan içinden yenilenmeyince dışından eskir...."

*"Aşık,kendisini yakacak cehennem ateşin önünde önce bir süre ısınır, bilmiyor musun?

*"Başkalarının ayıplarını araştıracak kadar temiz kim var içinizde, densizler?

*"Zaman sana hiç ummadığını ve biriktirmediğini getirir" buyurmamış mıydı Hz. Ömer Efendimiz?

*"Bu kadar hazin bir parça ancak hasretten söz edebilir ve bu kadar içli okumak için hasreti bilmiş olmak gerekir."

*"Yaradan kusursuz kurmuştu endazesini,yaradılış mükemmeldi.Ama kul kısmı dünyayı eğriltmekle kalmadığı gibi bu eğrilikten dolayı rahatsızlık ta duymuyordu."

*"Padişahın,padişahtan daha fazla padişahçı olanlarca kuşatılmış olduğunu görmüyor musunuz?

*"Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim.
Ben böyle çağırmasam sen öyle gelmezdin."

*"Hem sadece bir kez görmek yetmez, iki kez görüşmeleri lazım,araya bir gecenin rüyası girmeli."

*"Bir ırmağın denize dökülme anından daha muhteşem bir şey varsa o da iki ırmağın birleşme anı ve iki büyük ırmak her coğrafyada aynı ihtişamla birleşiyor olmalı.Buna tanığım işte."

*"İnsan sadece kendisinin değil başkalarının da kaderinden sorumluydu.Hatta bazen insanın kaderi başkalarının kaderi üzerinden yazılıyordu."
....
"Birilerinin mucizesi olmak lazımdı Settarhan."

Ve son bir alıntıyla bu yolculuğa dair hissettiklerimi derinliğine anlatan en doğru satırlar sanırım bunlar olsa gerek;

"Bir tek şeyi bilmiyorum ama.Bütün ömrümce bilinmesi en fazla gerek şeyleri bilmediğim gibi:

 Bunca bilgiyi bunca duyguyu ne yapacağımı."

Sevgiler....
 

Özlem Bayır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder