20 Temmuz 2017 Perşembe

Koloni - Jean-Christophe Grangé


Jean-Christophe Grangé gerçek anlamda nefes nefese kalacağınız başarılı bir yapıt sunuyor.Bu gerilim ve maceranın dışında kalmanız imkansız.Olay kurgusu ve örgüsü sizi her bölümde daha çok içine alırken bir sonraki bölüme bir an önce ulaşma arzusundan kendinizi alamıyorsunuz,ki zaten bölümlerin 2-3 sayfadan oluşması size hız kazandırıyor..

Bazı yapıtlar için ne söyleseniz eksik kalır,işte bu kitap ta o cinsten.. Beni en çok etkileyen kısım ise,tarihsel ve politik anlamda uluslararası temele dayandırılan bilgilerin bu kurgunun içine yerleştirilme biçimi.Okurken bilmediğiniz acımasız ve kanlı tarihe dayalı edindiğiniz bilgiler sizi ürkütürken,öte yandan günümüzdeki uluslararası tarikatların da oluşumu,yapılanması ve güçlenmesi hakkında size ipucu verir gibi bir bilgiyi de sunması bakımından göz açtırıcı gerçekliklerle yüzleştirmesi ise sarsıcı bir etki yaratmayı başarıyor.Bir başkomiser için bir cinayet ne denli bir serüvenin kapılarını açar ki?Akıl almaz bir gerilimin içinde buluvermek kendini..Bitmek bilmeyen,koşturmalar,yakalanan ipcuları peşinde sürülen izler,araştırmaların her defasında daha da derinlik kazanması,her yeni sorgulamanın şaşırtıcı bir boyuta taşınması,her türlü riski göze almalar..Etkisi uzun süre kalacak bir gerilim..Bundan sonra duyacağınız her “çığlığın” size Koloni’yi hatırlacağı düşüncesi ise sanırım yadsınamaz bir gerçeklik olarak hafızada kendine yer ediniyor… 

Şunu da belirtmeden geçmek istemem,Koloni’yi (2009) okurken,daha ilk cinayetten itibaren beynim beni Ahmet Ümit’in İstanbul Hatırası’na (2010) doğru yürütmeye başladı..2.cinayet,3. 4. diye ilerlemekten kendimi alamadım.Çünkü her iki kitapta da cinayetler belli bir ritüele göre işleniyor.Aynı şekilde birbirine benzeyen şüphe uyandıran ölümler,tarihsel,sanatsal,siyasi ve dinsel içeriği olan seri cinayetler benzer bir yolculuğun içinde olduğum hissini verdi bana.Her iki yazara da haksızlık etmek istemem tabi kesinlikle.Ancak İstanbul Hatırası da seri cinayetlerin ilerleyişiyle başlıyor ve bu cinayetler arasında devam eden soruşturmalar bu kitapta da olduğu gibi şaşırtıcı biçimde sanatsal,tarihsel,dinsel,siyasi ve örgütsel öğelere dayandırılan bir olay örgüsü içinde hikaye ediliyor..Ve baş karakterlerin de aynı şekilde eşini kaybetmiş yalnız yaşayan aksi ve yaşlı bir başkomiser ve genç bir komiser,külüstür bir araba vs. şeklindeki benzeşimleri,aralarındaki diyaloglar,kendi başlarına ipucu kovalamalar birbirlerinden habersiz vs. beni engel olamadığım bir kıyasın içine itti.Tabiki tamamen bu etkiyle okumadım ama bu benzerliklerin olması açıkçası beni şaşırttı diyebilirim.

Her şeye rağmen polisiye,gerilim ve macera sevenler için oldukça doyurucu,sarsıcı ve yeri gelince tahammülü zor acıların olduğu güçlü bir hikaye..Öyle ki satır aralarına özenle yerleştirilmiş kimi cümleler,monologlar var ki,içinde bulunduğumuz ulusal ve küresel sistemlerin ne denli çarpıcı ve ürkütücü boyutlarda olduğunu,bilmediğimiz arka odalarda dönen oyunların kim bilir ne tür ayrıcalıklı politikalar ve güç savaşları uğruna amaçlanmış olduğunu asla bilemeyeceğimizi özetler gibi..

Ve elbette ki Koloni,sanırım tam da bunu anlatmak ister gibi adeta….

Keyifli okumalar dilerim…


Özlem Bayır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder