14 Mart 2017 Salı

İnsancıklar - Dostoyevski


Dostoyevski' nin edebi hayata giriş yaptığı ilk romanını okumuş olmanın verdiği hazzı ayrı yaşarken bu konuda geç kalmış olmanın düşüncesine ise ayrıca içerledim.

24 yaşında yazmış olduğu bu ilk romanını hangi ruh hallerinde yazdığını,o dönemdeki yaşamını,heyecanlarını,acılarını,sevinçlerini düşünmeden;hele de romanın bazı sayfalarını yazarken önündeki kağıtları,odasındaki gaz lambasının o sarı ışığını ve belki de kimi sayfalarını yazarken dışarıda yağan yağmurun sesini ruhumda betimlemeden, hissetmeden edemedim..Başka bir ruh halinde okudum bu kitabı, farkında olmadan o evin yakınında oturan ve onları tanıyan biri gibi izleyip durdum sanki..

Ve hangi çağda yaşarsak yaşayalım yoksulluğa bakış açısının hiç değişmemiş olduğunu,yoksulluk duygusunun insan psikolojisinde yarattığı etkileri ve başka insanların yoksulluğa karşı düşünüşlerinin hep şahit olduğumuz bunca gerçeklikle nasıl örtüştüğünü de yeniden gözler önüne serebilen güçlü bir yapıt olduğunu ifade edebilirim.

İnsani değerlerin,dostluğun,alçakgönüllülüğün ve sevginin altını kalınca çize çize bize yeniden anlatan bu kitabın kesinlikle ders verici niteliğe sahip olduğu kaçınılmaz bir gerçek..Sevgiden uzaklaşmış,dostlukları çıkarlara dayalı kurulan,manevi değerlerin ise artık hiçe sayıldığı günümüz toplumunda çokça iç geçirdiğim hayıflandığım duyguların üzülerek etkisinde kaldım..

Her şey eskiden güzeldi,demek kalıyor hep geriye,klasik te olsa..

Özlem Bayır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder